McKinsey’nin “Tarımsal Dönüşüm: Sürdürülebilir Bir Gelecek İnşa Etmek” başlıklı raporu yayınlandı. Atmosferdeki mevcut karbon miktarını etkin bir şekilde azaltmak ve yok etmek için sürdürülebilir tarımın gerekli olduğunu vurgulayan rapor, dünyayı sıfır karbona indirmek için, tarım sektörünün tüm değer zinciri boyunca harekete geçmesi gerektiğini vurguluyor.

McKinsey’nin “Tarımsal Dönüşüm: Sürdürülebilir Bir Gelecek İnşa Etmek” raporu, karbondan arındırma önlemlerinin nasıl geliştiğine, bunların benimsenmesinin önündeki temel engellere ve sektör oyuncularının ve yatırımcıların bunların benimsenmesini desteklemek için yapabilecekleri eylemlere odaklanıyor. Aynı zamanda, tarımın iklim değişikliğinin ötesinde doğa ve toplum üzerindeki etkilerini de örneklerle gösteriyor. Günümüzde tarım arazileri tüm yaşanabilir arazinin yarısını kaplıyor ve tatlı suların çekilmesinin yüzde 70’inden sorumlu. Ek olarak, gıda sistemleri dünya çapında biyolojik çeşitlilik kaybının birincil itici etmeni ve bu sistemlerin biyosfer bütünlüğü, insan sağlığı ve gıdaya erişim üzerinde artan etkileri mevcut. Raporun odak noktası iklim değişikliği olsa da karbonsuzlaşma ve bunu başarmaya yönelik eylemler, bunların doğa ve toplum üzerindeki daha geniş etkilerinden ayrı düşünülemez.

Rapora göre sürdürülebilir bir gelecek için değer zinciri boyunca çiftliğin ötesine geçen eylemler gerekiyor. Bu eylemlerin en önemlileri, gıda kaybını ve israfını azaltmak, beslenme değişikliklerini benimsemek ve ekilebilir arazileri kullanım biçimlerimizi değiştirmek. Tüm bu başlıklar, karbonsuzlaşma için kritik öneme sahip ve çiftçilerin geçim kaynaklarını korurken endüstrinin küresel gıda ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olabilir.

Gıda Atıklarıyla Mücadele
Her yıl dünyadaki gıdanın yaklaşık yüzde 30’u kayboluyor veya israf ediliyor. Gıda kaybı ve israfı, yalnızca küresel antropojenik emisyonların tahmini olarak yüzde 8 ila 10’una katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda gıda güvensizliğine ve aşırı üretime neden oluyor. Gıda atıklarının 2050 yılına kadar yaklaşık yüzde 23 oranında azaltılabileceği tahmin ediliyor. Bu da yaklaşık 0,7 metrik gigaton (Gt) CO2 eşdeğeri anlamına geliyor. Bu azalmaları başarmak için tedarik zincirlerini daha iyi bağlamamız, iyileştirmemiz, satın alma alışkanlıklarını değiştirmemiz ve gıda kayıplarını ve israfını daha verimli hale getirerek sanayiciler için fırsatlar yaratmamız gerekecek.

Beslenme Alışkanlıklarında Değişiklik
Beslenme değişiklikleri şimdiden yeni pazarlar açıyor ve çiftçilerle sanayiciler için değer yaratıyor. Üreticiler ve tüketiciler, hayvansal protein ürünleriyle neredeyse aynı olan bitki bazlı ürünler başta olmak üzere alternatif protein kaynaklarına yönelerek önemli miktarda emisyon salmaktan kaçınabilirler. Örneğin, klasik bitki bazlı seçenekler, sığırların yaydığı toplam sera gazlarının (GHG) yüzde 12’sini yayar ve kilogram ürün başına daha az metan oranına sahip. Hayvansal proteinlerden uzaklaşan beslenme değişiklikleri, yaklaşık 640 milyon hektarlık araziyi kurtarabilir. Bu arazilerse yeniden ağaçlandırılabilir veya diğer doğa temelli çözümler için bir alternatif olabilir.

Arazi Kullanımı
Tarım arazileri yaklaşık 4,9 milyar hektar, yani dünyanın karasal alanının yüzde 38’ini kaplıyor. Bu muazzam arazi kullanımı, karbon ayak izi göz önüne alındığında, koruma ve restorasyon çözümleri dahil olmak üzere doğaya dayalı çözümlerle 2050’de 6,7 Gt CO2e azaltma potansiyeline sahip. Bu, toplam azaltma potansiyelinin yaklaşık yüzde 80’i. Bu potansiyele ulaşmanın en büyük kaldıraçları, başta orman restorasyonu olmak üzere ormancılık uygulamalarını iyileştirmekten geçiyor.

Çiftçilik Yapma Şeklimizi Değiştirmeliyiz
Raporun odak noktası olan çiftçilik yapma şeklimizi değiştirmek, başarılı bir geçiş için çok önemli. Raporda, bir çiftlikte karbonsuzlaşmayı destekleyebilecek 28 önlem tanımlanıyor. Bu önlemlerin yıllık emisyon azaltımı, yaklaşık 2,2 GtCO2. Bu önlemlerin çoğu, çiftçi tarafından çok az veya sıfır maliyetle uygulanabilir olması ile verim ve biyolojik çeşitliliğin artması da dahil olmak üzere emisyon azaltımının ötesinde faydalara sahip olması açısından da çok önemli.

Gıda ve tarım değer zinciri, çiftçilerin geçim kaynaklarını korurken büyüyen bir gezegeni besleyen daha sürdürülebilir bir ekosistem yaratma şansına sahip. Sektör oyuncuları, politika yapıcılar ve yatırımcılar, özel ve yoğun bir eylem planıyla bu geleceğe giden yolu hızlandırırken kendi büyümelerini de sağlayabilirler.

Raporun tamamı için tıklayınız.