Sofra, Türkiye’de yalnızca yemek yenilen bir alan değil; kültürün, paylaşımın ve toplumsal bağların önemli bir yansıması. FutureBright Group ve T24 iş birliğiyle gerçekleştirilen ve 11. Ortak Gelişim Kongresi’nde FutureBright Group Kurucu Ortağı Akan Abdula tarafından sunulan “2026’ya Giden Yol, Önce Sofra Üzerinden Bir Türkiye Okuması”, Türkiye’nin değişen toplumsal yapısını sofra alışkanlıkları ve tüketim davranışları üzerinden analiz ediyor. Türkiye genelinde 1000 kişi ile yapılan anketler ve 16 derinlemesine ZMET® görüşmesine dayanan bu çalışma, gıda perakendecileri için stratejik ipuçları barındırıyor.

Değişen Toplum ve Sofranın Yeni Anlamı
Türkiye’de bireyselleşme trendi, aile yapısını ve günlük yaşamı derinden etkiliyor. Tek kişilik hane sayısının artması, evlilik yaşının yükselmesi ve çalışma saatlerinin AB ortalamasının üzerinde olması, aile üyelerinin “bir aradalık” deneyimini kısıtlıyor.
Ekranların Hakimiyeti: Sofrada her 10 kişiden 8’i ekran kullanıyor. Çocuklu ailelerde ise 10 sofranın 6’sında ekran yer alıyor.
Manevi Sığınak: Araştırma, sofranın Türkiye’de iki ana metafor üzerinden anlam kazandığını gösteriyor: Bağlantı ve Kutsallık. Sofra; köklerle, aileyle, doğayla ve bireyin kendisiyle kurduğu bağın sembolü olarak görülüyor. Aynı zamanda emeğin karşılığının alındığı, güven ve aidiyet duygusunun güçlendiği bir alan olarak tanımlanıyor.

Damak Tadı ve Mutfak Alışkanlıkları
Her 10 kişiden 3’ü için Türkiye bir “pul biber ülkesi”. Salça, baharat ve et; mutfağın öne çıkan üç temel unsuru olarak tanımlanıyor. Et, sofrada refah ve bereketin simgesi olarak görülüyor.
Katılımcılara göre Türkiye sofralarını en iyi tanımlayan renk kırmızı. Salçalı, etli ve acılı yemeklerin yaygınlığı ile bayrağın rengi bu algıyı güçlendiriyor. Buna karşılık zeytinyağı düşük oranda anılırken, balık neredeyse hiç hatırlanmıyor.
Favori Lezzetler: %15 ile sarma ilk sırada yer alırken, onu kuru fasulye (%11) ve dolma (%10) takip ediyor.
İçecek Tercihi: Türkiye kültürünü temsil eden içecek %58 ile açık ara ayran.
Sağlık ve Beslenme: Toplumun %90’ının özel bir beslenme tercihi (vegan/vejetaryen vb.) bulunmuyor. Ancak tansiyon ve şeker gibi sağlık sorunları konusunda toplumun yarısından fazlası yeterli bilgiye sahip değil.

Anne Yemeği: Sofranın Ortak Hafızası
Sofrada hangi yemek olursa olsun, “anne yemeği” kavramı güçlü bir duygusal karşılığa sahip. Anne yemeği; evde olmayı, bir aileye ait olmayı ve emeği temsil ediyor. Sarma, kuru fasulye, dolma ve köfte gibi yemekler farklılık gösterse de ortak paydada emek, sabır ve ilgi yer alıyor.

2026’ya Giden Yolda Tüketim Trendleri
Araştırma, 2026 yılına doğru tüketicilerin ekonomik beklentilerini ve alışveriş tercihlerini de mercek altına alıyor.
Yatırımcılaşan Tüketici: Katılımcıların %52’si ev ekonomisini idare etmekte geçmişe kıyasla daha fazla zorlandığını belirtiyor. Bu durum, tüketicileri daha stratejik davranmaya itiyor.
İndirim ve Kampanya Odaklılık: 2026 yılında tüketicilerin %55’i sadece indirimli veya kampanyalı ürünleri tercih edeceğini ifade ediyor. Her 3 müşteriden 1’i alışveriş için Kasım ve Aralık aylarındaki büyük indirim dönemlerini beklemeyi planlıyor.
Online Alışverişte Güven: Online satın alım kararlarında fiyat avantajından (%74) sonra en etkili unsur ücretsiz kargo (%64) ve marka güvenilirliği (%59).
Evde Yemek ve Kurtarıcı Çözümler: Halkın %72’si evde her gün yemek yapıyor. Özellikle 18-24 yaş grubundaki gençler, hayatı kolaylaştırdığı için dondurulmuş geleneksel yemeklere oldukça olumlu bakıyor.

Sonuç olarak, 2026 yılında başarıyı yakalamak isteyen gıda perakendecilerinin, özellikle 40 yaş üzeri kadınların güvenini kazanması, “ücretsiz kargo” gibi lojistik kolaylıklar sağlaması ve “yatırımcılaşan tüketiciye” hitap eden kampanya stratejileri geliştirmesi kritik önem taşıyor.